top of page

ANİ TARİHİ

Türklerin Anadolu'da ele geçirdiği ilk kent olan Aninin tarihi milattan önce 3 binli yıllara dayanıyor.

kars-ani-harabeleri.jpg

TÜRKİYE-Ermenistan sınırında yer alan, Ani Harabeleri  Kars'ın merkez ilçesinde, il merkezine 48 km uzaklıkta, Arpaçay boyunda bulunan ören yeridir. Arpaçay ilçesi yakınında bulunan  ve UNESCO Dünya Miras Listesinde "Medeniyetler Beşiği", "Dünya Kenti",  "Binbir Kilise" ve "40 Kapılı Şehir" olarak da adlandırılan Ani Antik Kenti ülkemizde mutlaka gezilmesi gereken ilk 10 yer arasında.

11. ila 12. yüzyıla ait bazı İslam mimarisi eserlerini de barındırır. Binlerce yıldan beri yan yana duran cami, kilise ve Zerdüşt tapınağı insanı fazlasıyla şaşırtıyor.

2012'de UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilen Ani, 2016'da ise Dünya Mirası olarak tescil edildi. 

ani Pakraduni Hanedanlığ.jpg

Ani Ören Yeri, 961-1045 yılları arasında Pakraduni Hanedanlığı döneminde Ermeni hükümdarlarına başkentlik yaptı. 11. ve 12. yüzyıla ait İslam mimarisi eserlerini de bünyesinde barındıran antik şehir, 15 Temmuz 2016'da UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne girdi. İlk yerleşim M.Ö 3 binli yıllara dayanıyor. Saka Türkleri, Sasaniler, Bagratlı Krallığı, Bizanslılar, Şeddat Oğulları Beyliği, Anı Gürcü Atabeyleri, Harzemşah Devleti, İlhanlılar, Selçuklular, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Osmanlı Devleti ile Rusların hüküm sürmüş burada.

 

 

TÜRKLERİN İLK CAMİSİ

 

Şeddadoğullarından Ebul Şüca Manuçehr tarafından 1072 yılında yaptırılan Ebul Menucehr Camisi Türklerin Anadolu'daki ilk camisi. Üç nefli caminin özellikle tavanı zengin Selçuklu motifleri ile süslü. Caminin gözcü kulesi olarak kullanılan 99 basamaklı minaresi Ani'nin çağlar boyu süren önemli konumuna işaret ediyor. Hıristiyanlar için önemli bir ibadet yeri sayılan Tigran Honents Kilisesi'nin koruma amaçlı restorasyonu yapılarak turizme açıldı.

Menuçehr_Camii.jpg

90'larda yaşanan deprem nedeniyle Büyük Katedral ağır hasar görmüş. Aziz Prkicth veya diğer adıyla Keçel Kilisesi de yıldırım düşmesiyle yarısını kaybetmiş. Ancak Keçel Kilisesi tüm heybetiyle karşınızda duruyor. 

Harabelerin bulunduğu yerde Arpa Çay, Türkiye ile Ermenistan'ı bir birinde ayırıyor. 

İPEK YOLU'NUN KÖPRÜSÜ

 

ŞEHRİN ticari açıdan adeta bugünün İstanbul'u kadar gelişmiş olmasını sağlayan şey ise, İpek Yolu'nun kuzey kanadından Arpa Çay üzerinde köprü durumunda olması. Ayrıca İpek Yolu'nun güney kanadının Bagrat yönetimi ile Cenevizliler arasında süren savaşlar yüzünden güvensiz olması nedeni ile kervanlar Ani'den geçiyormuş. Bu durum şehrin refahına büyük katkıda bulunuyormuş.

İpek yolu köprüsü.jpg

Bagratlı krallar II. Smbat ve I. Gagik döneminde şehir surları onarılıp geliştiriliyor, birçok kilise inşa edilerek şehrin nüfusu yüz bine ulaşıyor. Ani çevresinde yaşayan yakın köylülere sorarsanız bu nüfusun en az yarım milyon olduğu söyleyenler dahi var. Bagratlı krallarla Ani altın çağını yaşarken "Kırk kapılı ve bin bir kiliseli Şehir" olarak anılmaya başlıyor.

 

TÜRKLERİN İLK ŞEHRİ

 

SULTAN Alparslan tarafından 1064 yılında 25 günlük bir kuşatmadan sonra fethedilen Ani, Anadolu'da Türklerin ilk ele geçirdiği şehir unvanını alıyor. Alparslan şehir yönetimini bir Türk boyu olan Şeddadilere veriyor.

Alparslan.jpg

Depremde tahrip olan şehir tepeden tırnağa onarılıyor ve ikinci bir yükseliş yaşıyor. Şehir Malazgirt Savaşından yedi yıl önce ele geçirildiği için, hazırlık safhası ve geri karakol olma özelliği ile Malazgirt Zaferi'ne büyük katkıda bulunuyor.

 

RUSLARIN TALANI

 

BÖLGE, 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşlarında 40 yıl Ruslar'ın hakimiyetinde kalıyor. St. Petersburg Çarlık Üniversitesi'nden Prof. Marr tarafından 250 kişilik bir grup ile şehirde kazı yapılıyor ve ne yazık ki, taşınabilir bütün eserler ve birçok fresk Rusya'ya götürülüyor.

Ani'nin öyküsü bununla da bitmiyor. Ani bütün bu tarihinin altında birde yar altı şehri saklıyor. Halk buraya "Gider-Gelmez" diyor. Ani sanki Yunanlı ozan Kavafis'in "Kent" adlı şiirinde ki dizeleriyle sesleniyor bize;

"Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın. Bu kent arkandan gelecektir. Sen aynı sokaklarda dolaşacaksın. Aynı mahallede kocayacaksın. Aynı evlerde kır düşecek saçlarına. Dönüp dolaşıp bu kente geleceksin sonunda. Başka şey umma!"

YEDİ GİRİŞİ VAR

 

ANİ surlarının uzunluğu 4 bin 500, yüksekliği ise 8 metre. Üzerinde kükreyen bir aslan kabartması ve Manuçehr tarafından koydurulan kitabenin bulunduğu Orta Kapı (Aslanlı Kapı) yedi girişi bulunan kentin görkemli kapılarından biri. Kuzeydeki bu kapının sağında, iki dairesel planlı burç ile korunan Çifte Beden Kapısı (Kars Kapısı), solunda ise taştan satranç tahtası bezemeli Hıdırellez Kapısı yer alıyor.

Ani_surları.jpg

Acemoğlu ve Mığmığ deresi (Tatrcık) Kapıları doğuya, Arpaçay'a açılıyor. Arpaçay yönüne açılan bir diğeri de Divin Kapısı. Arpaçay'ın karşı kıyısına ulaşan eski kervan yolu (İpek Yolu) buradaki köprüden Divin Kapısı'na ulaşıyor. Suyolu Kapısı ise, kentin batıya açılan tek kapısı. Arpa Çay ve Alacasu vadilerine hakim yüksek bir kayalık üzerinde kurulan kentin en yüksek kesiminde ilk kez Urartuların yerleştiği iç kale bulunuyor.

Yüzyıllardır birçok uygarlığa ev sahipliği yapan ve birçok savaşa tanıklık eden Ani, bir zamanlar bölgenin önemli bir merkeziydi. “1001 Kilise Şehri” olarak da anılan Ani’de, bugüne kadar 40 kilise, şapel ve anıt mezar tespit edildi.

Kars’a 48 kilometre uzaklıkta, Türkiye-Ermenistan sınırına yakın Arpaçay nehri kenarında bulunan kent, Ermeni Bagratuni hanedanlığı döneminde önemli bir güç ve kültür merkezi olmuştu. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Ani Harabeleri’nin, şimdilerde kalıcı listeye girebilmesi için uğraş veriliyor. Sayısız depreme ve savaşa tanıklık eden kent, 2011’den beri kazı ve restorasyon çalışmaları ile ayağa kaldırılıyor.

Ani’yi çevreleyen surların iç kısmında, tarihi şehrin geniş bir alana yayılmış Bagratuni Ermenilerinden Bizanslılara, Selçuklulardan Gürcülere ve Osmanlılara kadar birçok kalıntıyı görmek mümkün. Ani’nin etrafını çevreleyen ve Bagratuni hanedanlığının savunma amaçlı yaptığı surlar, önce Bagratuni ile Bizans arasında, sonra Bizans ile Selçuklu arasında kanlı çatışmalara tanık oldu. Tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Ani, Ermeni mimarisinin seçkin örnekleriyle beraber, Gürcü ve Selçuklu mimarisinin de örneklerini taşıyor. İpek yolu üzerine kurulmuş olması Ani’yi, döneminin zengin kentleri arasına soktu ve öneminin artmasını sağladı.

 

Ani 1319’daki depremde ağır hasar görmüş, daha sonra Timur tarafından ele geçirilerek tahrip edilmiştir. Buna rağmen 1535 Osmanlı-İran savaşında tamamen terk edilinceye dek, kentte bir nüfusun barındığı anlaşılmakta.

1877-78 Osmanlı-Rus savaşında Rusların eline geçen bölge, Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlılar tarafından geri alındı. Ancak Ani platosu daha sonra yeni kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’nin eline geçti. 1920’de, Kurtuluş Savaşı sırasında Ani son bir kez daha el değiştirdi ve Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına dahil oldu.

 

78 hektarlık bir alanı kaplayan ve 4500 metre boyunca surla çevrili kentin en parlak dönemini yaşadığı 2. Smpat (977-989) ve oğlu Gagik (989-1020) döneminde nüfus 100.000’i geçtiği tahmin edilmekte.

Kırmızı taşlarla yapılmış Ani Katedrali’nin 1319’daki bir depremde tavanı, daha sonraki bir depremde ise başka bir köşesi yıkılsa da, bugün bile anıtsallığını koruyor.

 

1001 yılında Ermeni kralı 1. Gagik döneminde tamamlanan kilise, Ani’nin nüfus ve zenginlik bakımından dorukta olduğu döneme tanıklık etti. Bu kilisenin Ermeni mimarı Trdat daha sonra Bizans döneminde Ayasofya’nın kubbesini tamir etmişti.

 

Bölgedeki başka bir kilise ise Ermeni Bagratuni hanedanlığının sanatsal hünerlerinin bir göstergesi olarak kabul ediliyor. Bir zamanlar 19 kemeri ve kubbesi ile bir mimari harikası olan ve yöresel kızıl kahverengi volkanik bazalt taşından yapılan kilisenin kalıntıları bugün iskele yardımıyla ayakta duruyor. Bu kilisenin aynı zamanda İsa’nın gerildiği çarmıhın küçük bir parçasını da barındırdığı söyleniyor.

 

10. yüzyıl sonlarında kurulan Aziz Gregor Kilisesi 12 kenarlı şapeli ve kubbesi ile hala görkemli. 1900’lerin başında kilisede bulunan anıt mezarın Bagratuni Ermenilerinden Prens Grigor Pahlavuni’ye ait olduğu sanılıyor. Fakat Ani’deki diğer şeyler gibi bu mezar 1990’larda yağmalandı.

 

Bu kilisenin karşısında kayalara oyulmuş mağaralar bulunuyor. Bazı tarihçiler bunların Ani’den öncesine dayandığını söylüyor. Ani döneminde bu mağaraların mezar ve kilise olarak kullanıldığına işaret eden izler var ve 20. yüzyıl başlarında bu mağaralarda hala insanlar yaşıyordu.

 

Buradaki bir başka kilise ise Surp Kirkor Kilisesi. 1215’te inşa edilen kilisenin içi İsa ve Aydınlatıcı Grigor freskleriyle süslü. Uzmanlar dönemin Ermeni sanatında ayrıntılı fresklere rastlanmadığını, bu nedenle kilisedeki freskleri muhtemelen Gürcü ressamların yaptığını belirtiyor.

 

Bizanslıları Anadolu’dan çıkaran Selçuklu İmparatorluğu 1000’li yılların ortalarından itibaren bölgenin kontrolünü ele geçirdi. Fakat 1072’de Ani’nin yönetimini Kürt kökenli Müslüman Şeddadi hanedanlığına devretti.

Bu dönemde uçurum kenarında Ebul Manucehr Camii inşa edildi. Bugün ayakta duran minarenin 1000’li yılların sonunda inşa edilen orijinal camiye ait olduğu, asıl binanın is 12 veya 13. yüzyılda yapılan ekleme olduğu tahmin ediliyor.

 

Manucehr camiinin asıl işlevi ise hala bir tartışma konusu. Bir görüşe göre, bu yapının Ermeni Bagratuni hanedanlığına saray olarak yapıldığı, sonra camiye dönüştürüldüğüne inanıyor. Diğer bir görüş ise başlangıç beri cami olarak kurulduğunu ve Anadolu’daki ilk Türk camisi olduğunu söylüyor.

bottom of page